Dersim, kutsal hayvanları için mücadele etti ve kazandı: Avcılık yasaklandı

“…Onlar Xızır Aleyhiselam’ın davarıdır. Ezelden beri vardırlar. Cenabı Haq, insanı veya cini veya periyi veya hayvanatı yarattığı zamanda, bu yaban keçisi ta Kalubela’dan beri hep dışarıda, karda kalmıştır hem kış hem yaz… Onlar üşümezler… Bunları öldürmek çok günahtır. Kim bunların gönüllerini kırmışsa kim bunları öldürmüşse iflah olmamıştır. Muhakkak ki sonuçta bir bela görmüştür.”

Böyle anlatıyordu, Dersim’in dağ keçilerini Dersim Ovacıklı Zeynel Dede. Alevilikte başta dağ keçileri olmak üzere, doğadaki hayvanların kutsallığı bin yıllardır süren bir inanç.

Ancak buna rağmen, Dersim coğrafyası son yıllarda kaçak avcılar tarafından kuşatılmış durumda. Halkın tepkisine geçmeden önce, Ankara Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Dr. Ercan Geçgin’in ‘Dersim Aleviliğinde Doğa-İnsan İlişkisi’ başlıklı araştırmasında, Dersim’in kutsallarının nasıl tanımlandığına bakalım.

“Aleviler, hayvanlara ve bitkilere büyük saygı gösterirler. Hayvanlar avlanmaz, yaş bitki koparılmaz ve yaş ağaç kesilmez, doğanın tüm canlıları kendi doğallığında kutsal kabul edilir. Örneğin Tunceli bölgesindeki Alevilerde de yaygın inanış gereği balıklar bile kutsal sayılıp yakalanmaz.”

Geçgin’e göre Dersim Aleviliği ‘halk dini’ olma özelliğinden ötürü İslam öncesi ve sonrası dönemlerin harmanlanmış inanç dizgelerini taşıyor. Güneş, ay, dağ, su, ağaç vb. gibi doğa cisimleri kadar dağ keçisi, alabalık, geyik, kartal gibi kutsallık atfedilen hayvanlar ağırlıklı İslam öncesinden, tasavvuf kaynaklı akımlar ise İslam sonrasında denk düşüyor.

Geçgin çalışmasında ayrıca Dersim Aleviliğinde ‘su’yun kutsallığına da şöyle vurgu yapıyor. Bu vurguyu, Dersim nehirlerindeki HES işgaline karşı Dersimlilerin mücadelesini anlamak için de okumak gerekiyor:

“Dersim’de su önemli kutsallık öğelerindendir. Hatta hemen her kaynak yeri, bir ziyaret (yatır) kabul edilip kült haline dönüştürülmüştür. Kutsal kabul edilen bu su kaynaklarının yanından geçilirken küfür edilmez, tuvalet yapılmaz ve kirletilmez.”

Dersim son yıllarda HES’ler kadar, kutsal hayvanlarını korumak için de sessiz bir mücadele içindeydi. Bunun için change.org’da başlatılan imza kampanyası onbinleri aştı ve imzalar Tunceli Valiliği’ne teslim edildi. Sonunda kampanya sonuç verdi, Valilik il genelindeki avcılık faaliyetlerini yasakladı.

Alınan kararda ilde Tarım ve Orman Bakanlığı’nca koruma altına alınan yaban keçisi (bezuvar), çengel boynuzlu dağ keçisi (şamua), vaşak, su samuru, boz ayı, ur kekliği, kurt gibi türlerin herhangi bir sebeple avlanması yasaklandığı belirtildi.

Koruma ve denetim çalışmalarının İl Jandarma Komutanlığı  ile Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü tarafından yapılacağı belirtilen açıklamada, belirtilen yasağa uymayanlar hakkında ise 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu’nun 2. ve 4. Maddeleri ile Tarım ve Orman Bakanlığı Merkez Av Komisyonu Kararının 5. Maddesi hükümleri uyarınca gerekli idari işlemler yapılacağı bildirildi.

Bu zaferin iki kahramanı var. Haydar Çetinkaya ve İsmail Ateş. İki Dersimli doğa gönüllüsü, change.org’da başlattıkları kampanyayı, Dersim dışına taşırmayı başardılar. Bu uğurda gözaltına alındılar, şiddete maruz kaldılar ama geri adım atmadılar. Çünkü onlara göre; Dersim’de avlanmak ile ‘cinayet işlemek’ arasında fark yok. 

Dersim’de soyları tükenmekte olan çok sayıda hayvan yaşıyor ve başta Avrupa olmak üzere, çevre illerden ve batıdan gelen kaçak avcılar bu hayvanları yasadışı bir şekilde avlıyor. En son avlanan bir vaşaktı. Dersim merkeze 20 kilometre uzaklıkta bulunan Kutudere bölgesinde avlanmıştı. Haydar Çetinkaya, Valilik kararını şöyle yorumluyor:

“Yerel basından Dersim’de avcılığın yasaklandığını haberini okuduk. Şunu belirtmek isteriz ki bizler Kasım 2018’den beridir ilimizde avcılığın yasaklanması yönünde çabalıyoruz. Defalarca yerel basın ve sosyal medyayı kullanarak yetkililere sesimizi duyurmaya çalıştık. Basına da yansıdığı üzere katledilen dağ keçisi, vaşak gibi nesli koruma altında olan türlerin bile avlanması her kesimden tepkiyle karşılandı. İmza kampanyası ve basın açıklaması ile doğal yaşamın koruma altına alınması ve kontrol edilemez bir duruma gelen avcılığın yasaklanması gerektiği yönünde mücadele ettik. Bu konuda birkaç defa savcılığa suç duyurusunda da bulunuldu.

Tek amacımızın doğal yaşamı korumak olduğunu ve bunun sadece bizim sorunumuz olmadığını bilmeli yetkililer. Bizlerle ya da bizsiz doğal yaşamın korunması yönünde yapılacak her çalışma hiç şüphesiz ki değerli ve anlamlıdır. Bütün çabamız ilimizin ve bu ülkenin bu zengin yaban hayatını coğrafyamızda korumaktır. Bunun için de herkese görev düşüyor. Gelinen aşamada Tunceli Valiliği’nin ‘avcılığı yasakladık’ açıklaması toplumun her kesimi tarafından olumlu karşılanmıştır.” 

Haydar Çetinkaya şöyle devam ediyor:

“Doğaseverler ve doğal yaşam savunucuları olarak şunu belirtelim. Sayın valinin açıklamasında da belirtildiği üzere, avcılığı yasakladıklarına dair kararı gecikmiş ve yetersiz bulmakla birlikte alınan kararı olumlu karşıladığımızı belirtmek istiyoruz. Yetersiz buluyoruz çünkü açıklamada adı geçen türler zaten avlanması yasak ve koruma altında olan türler. Bu kararın keklik, domuz, bıldırcın, tavşan vs. diğer türleri de kapsaması gerekiyor. Buradan sayın il valisine alınan bu kararın bu tarihten itibaren bütün türlere uygulanmasını ve 2019-2020 yılında avcılığı il genelinde tamamen yasaklamalarına yönelik il av komisyonu toplantısında somutlaştırmalarını beklediğimizi kamuoyu önünde belirtmek istiyoruz.”

Çetinkaya, karardan önce kaçak avcılıkla ilgili şu bilgileri veriyor:

“Mazgirt-Göktepe arasında ki avlak bölgesine geçen hafta Elazığ-Bingöl-Diyarbakır’dan farklı günlerde toplam 50’nin üzerinde kayıtlı avcı gelmişti ve yüzlerle ifade edilen keklik, ördek ve bıldırcın katletmişlerdi. Karşı çıkan köylülere de bağırıp çağırmışlar ve biz yasal avcıyız demişler. Yine Kıl köyü tarafına da dünyanın avcısı giriş yapıyordu.” 

Haydar Çetinkaya ile birlikte avcılığa tepki gösterdiği için gözaltına alınan İsmail Ateş ise ulaştıkları şu bilgileri paylaşıyor:

“Antalya ve Burdur’dan ihale alan turizm şirketleri avcıları Dersim’e gönderiyor. Bu firmalar yurtdışından avcı getirerek bir hayvanı 7 bin Euro’ya vurdurtuyorlar. Avrupa’nın her bölgesinden insanları buraya getiriyorlar. Ben gelen bir avcıyı araştırdım. Bu kişi yaklaşık 16 yıldır Dersim’e gelerek vurduğu hayvanları sosyal medya hesabından paylaşıyor. Avcılık adı altında safari düzenliyorlar.”

Dersim Dernekleri Federasyonu (DEDEF) de, kaçak avcılığa dikkat çeken önemli derneklerden biriydi. Federasyon Başkanı Ali Haydar Ben de geçtiğimiz günlerde gözaltına alınıp, serbest bırakılmıştı.

Ben, avcıların kış aylarının gelmesiyle birlikte yerli işbirlikçilerin de katkısıyla Dersim doğasında orman yangınlarından, barajlardan kurtulmayı başarmış son hayvanları da katlettiklerini söylüyor ve şöyle devam ediyor:

“Köylüler yasaklar nedeniyle ormanlarda gezemezken, avcılara her türlü imkân tanınıyor. Öyle ki sadece askerlerin girebildiği yasak bölgelere kadar gidip dağ keçilerini katledebiliyorlar. Sonra da yöre halkı tarafından kutsal kabul edilen, katlettikleri dağ keçilerinin başında fotoğraf çekip bu katliamı, sosyal medya üzerinden canlı yayın ile paylaşıyorlar. Ardından boynuzlarını ve derilerini ganimet olarak kendileriyle birlikte götürüyorlar.”

Ben, Dersim’de birçok hayvanın özgürce yaşadığını belirtiyor ve Dersim’e özgü türler olan kırmızı pullu alabalık, çengel boynuzlu dağ keçisi ve yöre halkının ‘Bezuvar’ dediği dağ keçilerinin varlığını hatırlatarak şunları söylüyor:

“Öte yandan doğanın katledilmesi yüzünden çok az yaşam alanı kalan vaşaklar, ayılar, sansarlar, kurtlar, porsuklar ve su samurları da buranın sakinlerindendir. Ur kekliği, atmaca, kaya kartalı, akbaba gibi birçok kuş türü de tüm katliamlara rağmen buraları terk etmediler. Biz her yerde olduğu gibi Dersim’de de hayvanlarla, endemik bitki türleriyle birlikte özgürce yaşamak istiyoruz. Hayvanların katledilmediği ve endemik bitkilerin yok edilmediği bir doğada yaşamak istiyoruz.”

Dersim’e il dışından, Avrupa’nın değişik ülkelerinden gelen avcıların özellikle Çemişgezek, Aliboğazı, Munzur vadisi ve Pülümür bölgesinde kaçak avlandıklarını söyleyen Ben; bunları ‘katiller’ olarak niteliyor.

DEDEF’ten adının yayınlanmasını istemeyen bir yetkili de yaşananları şöyle anlatıyor:

“Havaların soğuması ile birlikte hem çiftleşme hem de üreme açısından hayvanlar su kenarlarını tercih ediyor. Bu yüzden Munzur ve Pülümür vadilerine inen hayvanlar burada avcılar tarafından hedef alınıyor. Munzur Milli Parkı içerisinde bulunan Kaşılar Jandarma Karakolu’nun hemen dibinde her gün çok sayıda yaban hayvanı katlediliyor ama herhangi bir engelleme ile karşılaşmıyorlar.

Dersim-Ovacık yolu üzerinde bulunan köprü altları ile vadilerde hemen her gün katledilen dağ keçilerinin postuyla karşılaşılıyor. Dağ keçileri dışında keklik, domuz ve yavru ayılarda avcılar tarafından hedef alınıyor. Özellikle Munzur Vadisi’nde katledilen ve yol kenarlarına atılan domuz cesetleri dikkat çekiyor.”

Bir başka iddia ise, kaçak avcılık yapanların arasında Özel Harekât Timleri’nin de bulunduğu. Bu iddiayı da yerel kaynaklara dayandırarak şöyle anlatıyor DEDEF yöneticisi:

“Özel Harekât Timleri’nin operasyonlara çıkmadan önce hayvan avladığı ve çevrede kendilerini avcı olarak tanıttığını halk anlatıyor. Mesela Aralık ayında Mazgirt ilçesinde bulunan tarihi Mazgirt Kalesi civarlarında özel harekât noktasından uzun silahlarla dağ keçilerinin bulunduğu alana doğru ateş açılması sonucu sekiz aylık yavru dağ keçisi vurulmuştu.”

Dersim halkı ve doğa gönüllüleri, kutsal olarak saydıkları hayvanları için çaba göstermeye devam edeceklerini söylüyor ve Firik Dede olarak bilinen Alevi dedesi Ali Ekber Firik’in şu sözlerini hatırlatıyor:

“Bizde dağ keçilerini avlayana kusurlu derler, düşkün derler, evlerine almazlar, merhaba demezler. Şimdi bunların avlanması, satılması cehaletten geliyor, inançsızlıktan geliyor. Demek ki kötüye doğru gidiyoruz, bir karanlığa doğru gidiyoruz…

Bunu yapanlar çok ayıp ediyorlar, hem de günah kazanıyorlar. Yani Sarık Sivan küser, Sıxamet Dede küser, Dızgun Baba küser, Mızur Baba küser, Sultan Baba küser, Gergis Baba küser … Bu kadar evliyayı küstürmek herhalde hoş bir şey değildir, kim bunu göze alabilir? Onlar ermiş, hak ile hak olmuş kişilerdir.”

Leave a comment